1. Delightful (leziz)
E. g. For breakfast, we have a delightful spread with muffins, pan cakes and more.
(Kahvaltı için kek, krep ve daha nicelerinden oluşan leziz bir ziyafetimiz var)
2. Delectable (leziz)
E. g. She got me some delectable handmade chocolates. (Bana leziz ev yapımı çikolata aldı)
3. Divine (harika)
E. g. That chocolate fudge we had last night was divine! (Dün yediğimiz çikolatalı tatlı harikaydı)
4. Heavenly (cennetlik)
E. g. The dessert smells heavenly. (Tatlının kokusu cennetlik= - )
5. Enjoyable (zevkli)
E. g. Onion rings are an enjoyable snack! Don't miss out on them! (Soğan halkalı zevkli bir atıştırmalık! Kaçırma!)
6. Pleasant (hoş)
E. g. The salad looked pleasant. (Salata hoş görünüyordu. )
7. Exquisite (seçkin)
E. g. We were invited to a dinner at a hotel last night. Oh boy, never have I had such an exquisite meal! (Dün gece bir otelde yemeğe davetliydik. Hiç böyle seçkin bir yemek yememiştim!)
8. Appetizing (iştah açıcı) (stimulating one's appetite)
E. g. The appetizing aroma of sizzling bacon. (Cızbız beykının iştah açıcı aroması)
9. Luscious (çok lezzetli): (of food or wine) having a pleasingly rich, sweet taste.
E. g. A luscious and fragrant dessert wine (Çok lezzetli ve hoş aromalı tatlı şarabı)
Doubts on this article
